Galatasaray, kulübün ve hatta Türk Futbolu’nun en büyük devrimini Jupp Derwall’i boğaz manzarasıyla kandırıp İstanbul’a getirerek gerçekleştirmişti. Derwall’li Galatasaray’ın şampiyon olduğu 86-87 sezonundan önce, Federasyon’un lig olarak saymadığı ama her ne hikmetse Beşiktaş’ın şampiyonluklarını saydığı iki seneyi de katarsak; Fenerbahçe’nin 11, Beşiktaş’ın 7 ve Galatasaray’ın da Trabzonspor’la birlikte 6 şampiyonluğu vardı. Derwall ile başlayan, devrim sonrası dönemde ise Galatasaray 11, Fenerbahçe 6 ve Beşiktaş ise 5 şampiyonluk kazandı. Derwall’in Türkiye Anıları isimli kitabında geçen tüm isimler bu yıllarda gerek teknik direktör gerek başkan olarak kulüpte görev aldılar. Belki tasarlanmış belki de kendiliğinden gelişmiş olan bu proje Galatasaray’a 2000 yılında, o zamanlarda hayal bile edilemeyen UEFA Kupası’nı da getirdi.
Bugün Galatasaray’ın 110 milyon dolar üzerindeki değeriyle Turkcell Süper Lig’in en değerli takımı olduğu gazetelerde yazıyor. Hiç bir haberde belirtilmese de bu değerler transfermarkt.de internet sitesinden alınmış oyuncu bonservis bedellerinin toplamıdır. Galatasaray ligin en değerli takımı olabilir ama bu rakama ulaşmasının bir sebebi de diğer “büyük” Türk takımları gibi yaşı 30’u geçmiş eski Avrupa yıldızlarına değerlerinin üzerinde paralar ödemesidir. Aynı sitede Roberto Carlos’un 5.000.000€, ve Nonda’nın 5.250.000€ göründüğünü de belirtelim. Ben şahsen şu anda Roberto Carlos veya Nonda’nın bonservisi için bu paraları verecek “aklı başında” bir futbol yöneticisi olduğunu düşünmüyorum.
Değerini kendi cebinden şişiren Galatasaray’da artık yeni bir “Devrim” zamanı gelmiştir. Bu “Devrim”den kastım asla bugünlerde ismi geçen Lucescu değildir. Nantes maçının son 10 dakikasında oynanan meşhur “al gülüm ver gülüm” oyunu, Lucescu ismini duyunca her futbol düşkünü Galatasaray’lı gibi benim de tüylerimin diken diken olmasına yetiyor. İkiliyi karşılaştırınca, Skibbe’nin Galatasaray’a gelmesine yol açan Leverkusen maçında ev sahibinin oynadığı, hepimizi mest eden futbol Lucescu’yu zaten gölgede bırakıyor. Burada bahsettiğim zaten bir antrenör devrimi değil bir anlayış devrimidir.
Bu devrim hangi teknik adamları, hangi futbolcuları, hangi yöneticileri ve hatta hangi taraftar gruplarını yerinden eder bilemem ama giderek “Fenerbahçeleşen” Galatasaray’ın kendini geliştirmesi için “Tek Yol Devrim”dir.
Güçlü Berk
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder