24 Ağustos 2010 Salı

İnadına İrlanda İnadına Salona...

12 Dev Adam Dünya Basketbol Şampiyonası'ndan önce son sınavını Arjantin karşısında ver(eme)di. Aslında son saniyelere kadar her şey beklenenden iyi gitmişti. Scola ve Oberto gibi çok önemli pota altı silahlarına sahip olan Arjantin'de Oberto'nun pota altından sayı bulamaması yaptığımız sert savunmayla açıklanabilir.


Arjantin'in bench katkısı da tam bir soru işaretiydi. Prigioni dışında baskı altında top çıkarmakta çok zorlandılar. Bizim her maç Hidayet'ten beklediğimiz katkıyı Delfino 30 sayı 8 ribaund (veya istatistiklerde geçtiği şekliyle "hava topu" diyelim) ile Arjantin hanesine yazdırdı. Hidayet'ten benim şahsi beklentim ise bu rakamlara ulaşmasından ziyade son dakikalarda takımı ayakta tutmasıydı. Belki Hidayet'ten beklenilen daha önceleri Harun Erdenay veya İbrahim Kutluay'ın yaptığı gibi skor yükünü çekmesi olabilir ancak o bu görevi her maç üstlenecek bir yapıya veya oyun tarzına sahip değil. Gerçi son saniyelerde de görüldüğü üzere "el yakan" topları potaya gönderme cesaretine ve yeteneğine sahip başka bir oyuncu da yok.

Kerem Gönlüm ise kendisinden beklenmeyen bir pozisyonda beklenenin üzerinde bir performans sergiliyor. Ersan İlyasova rolüne soyunan Kerem'in yaptığı katkı küçümsenemese de yeterli olup olmadığı tartışılır.

Tanjevic ise bu maçta doğru zamanlarda aldığı molalarla alışılmışın dışına çıktı. Fakat o molaların da oyuna katkısını pek göremedik.

Maçın sonunda yaşananlara ise ayrı bir paragraf açmak gerekiyor. Her şey güzel gidiyor dediğimiz anlarda Uğur Özen'in Arjantin aleyhine çaldığı düdüklerle maçın havası bir anda değişti. Fark çift hanelerden bir anda beş sayıya indi ve o son hücumlarda biz daha topu bir kere sektirmeye fırsat bulamadan potamızda beş sayı birden gördük. Hazırlık maçı da olsa "kazanılmış" bir maçın konsantrasyon eksikliğiyle elimizden gitmesi üzerinde durulması gereken bir konu. Turnuva sırasında yapılacak benzer bir hata oyuncularımızın maçların çoğunu tribünden seyretmesine neden olabilir.

İki uzunu da beş faulle oyun dışı kalmış bir takıma karşı içerden oynamamak ise ayrı bir şaşkınlığa sebep oldu bizde. Dış şut sevdası ve uzatma dakikalarında oyuncuların oyuna küsmesi başa baş gidecek maçlarda başımızı ağrıtabilir. Şu kalan bir hafta da oyuncuların turnuvaya "duygusal" olarak da hazırlanmasını beklemek çok mu iyimserlik olur.

Sonuç olarak bu bir hazırlık turnuvasıydı ve amaç eksikleri görmekti ki bol bol görüldü. Altı senede bir türlü giderilemeyen bu eksiklerin bir haftada giderilmesi en büyük umudumuz. Bir çok takıma göre çok daha üstün olduğumuz 3-4-5 numaralı pozisyonları kullanmaktansa daha zayıf kaldığımız kısalarla maç kazanmaya çalışmak bana biraz hayalperestlik gibi görünüyor. Yine de her turnuvanın havası başka olur ve iyi bir başlangıç bizi beklediğimiz noktalara getirebilir.

Biz yaptığımız basit hataları yapmazsak yarı final çok uzak sayılmaz. 28 Ağustos Cumartesi günü oynayacağımız Fildişi Sahilleri maçını sabırsızlıkla bekliyoruz. Artık her şeyi geride bırakıp önümüze bakmamız gerekiyor ve bu çocuklar her türlü desteği hakediyorlar. "İrlandalı" olan olmayan herkesin o salonda bu çocuklara destek olacağını, eleştirinin "anlayana" fayda getirceğini bazıları bilmiyor. Lütfen bilenler bilmeyenlere anlatsın...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder